Yazarların yazma gerekçeleri ve biçimleri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni yazarların kişilik özelliklerinin, dünya görüşlerinin, sanat anlayışlarının farklı olmasıdır. Aşağıda farklı yazarların yazma gerekçelerini anlattıkları parçalar verilmiştir.
Ceyhun Atuf Kansu
“Beni yazmaya iten nedir? Yazma bir çeşit eylemdir. Acıyı yok edebilir miyim? Karanlığı, tutsaklığı yok edebilir miyim? Burada şiir, düzyazı bir eylem gücü kazanır. En sonu bir bireyim ben, bir tek insanım. Benim eylemimdir yazı, bireysel eylemimdir. Bir de deyimleme içgüdüsü var. Bir içgüdüdür yazı yazmak, şiir, müzik, resim. Deyimleme içgüdüsü. Kendini, doğayı, toplumu, insanları, evreni ve o sonsuz çıkmazı, ölümü, deyimleme. Ama insan en çok neyi deyimleyebilir?
Kendisini” (Ceyhun Atuf Kansu)
Sait Faik Abasıyanık
“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet, neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım” (Sait Faik Abasıyanık, Haritada Bir Nokta)
Cahit Sıtkı Tarancı
“Nasıl yazdığımı ben de açıkça bilmiyorum, dersem şaşmayınız. Şiirde bu hiç belli olmaz. Yemek yerken ya da yolda giderken bir mısra geliverir, galiba Valery’nin yukarıdan inen dizesi gibi bir şey. Bakarsınız, o zamana kadar karanlık gördüğünüz bir dünya birdenbire aydınlanmış. Artık o dize kılavuzunuz olur, yazacağınız şiiri, konusunu, biçimini, boyunu bosunu, hepsini o belirler. Ve o şiir bitinceye kadar siz işgal altında bir memleket gibisinizdir. Dairede çalışmanızı, yemenizi, gezmenizi, uykunuzu ona ayırmak zorundasınız. Şiir bitmeden bu hantise’den (saplantıdan) kurtulamazsınız. Bu arada kalbinizin, sinirlerinizin, kafanızın, hatta kollarınızın ve ayaklarınızın akıl sır ermez bir işbirliği ile çalıştığını görürsünüz. Gerçekten güzel şiirlerdeki canlılık belki de buradan geliyor. Şiirle hayat arasındaki bu sıkı ilişkiye inandığım içindir ki, şiiri hiçbir zaman bir düşüncenin kanıtlanması, bir dâvanın savunulması, bir felsefe sisteminin sunulması olarak düşünmedim. Şiirin yapısının gerektirdiği bu bağımsızlık, şairlerin özgürlük aşkıyla da açıklanabilir.” (Cahit Sıtkı Tarancı, Otuz Beş Yaş)
“Yazarken kitapları bir yana bırakır, aklımdan çıkarırım; kendi gidişimi aksatırlar diye. Gerçekten de iyi yazarlar üstüme fena abanır, yüreksiz ederler beni. Hani bir ressam varmış, kötü horoz resimleri yapar ve uşaklarına, dükkâna hiç canlı horoz sokmamalarını sıkı sıkı tembih edermiş, ben de öyle.” (Montaigne, Denemeler)
Montaigne
” Düşünceleri hislerle birleştirip yazıya aktarmak, insanı rahatlatmakla beraber, duyguları ve yaşanan anı dinç tutar. Bu benim şahsi görüşüm, şahsen yazarken bu durumu tam anlamıyla fark ediyorum.
Yazmak, insanın öz benliğini olgunlaştırır. “
Mert Altınsoy
Madam Bovary’nin yazarı meteliksiz ölmüş olabilir ancak yazmaya kendini adamış ve yorulmaksızın çalışmıştı. Flaubert’in ünlü sözü, “Yazarlık bir köpek gibi yaşamak demek ama yaşamaya değer tek hayat”, yazarın mesleğine karşı duygularının aynası gibi.
Gustave Flaubert
Beyaz Gurultu ve Cosmopolis gibi kitapların yazarı DeLillo, yazarlığın romantik bir hale getirilmesine karşı çıkıyor ve yazarlığı “kişisel özgürlük” biçiminde tanımlıyor.
“Bizi, çevremizi sarmış olan toplu kimlikten kurtarır. Sonuçta yazarlar bir alt-kültürün yasadışı kahramanları olmak için değil, kendilerini kurtarmak ve birey olarak hayatta kalabilmek için yazarlar.”
DeLillo ayrıca, “Ne kadar bildiğimi öğrenmek için yazıyorum. Yazma eylemi benim için düşünme eyleminin yoğunlaşmış hali. Eğer o derece bir konsantrasyona ulaşamıyorsam, fikirlerim meyve verebilecek kıvama gelemez,” diyor.
Don DeLillo
“Yalnızca ne düşündüğümü, neye baktığımı, ne gördüğümü ve bütün bunların ne anlama geldiğini bulabilmek için yazıyorum. Ne istediğimi ve neden korktuğumu… 1956 yazında Carquinez Straints civarlarındaki petrol rafinerileri bana niçin şeytani gelmişti? Bevatron’daki gece ışıkları niçin yirmi yıl boyunca zihnimde canlı kaldı? Aklımdaki bu resimler de neyin nesi?”
Joan Didion
Gaiman’a göre kurmaca yazmanın en güzel yani: “Hikâyenin alev alarak hayata geldiği o ânı yakalamak. Birdenbire her şey anlamlı hale gelir ve hikâyenin neyle ilgili olduğunu, ne yaptığınızı, karakterlerin ne demek istediklerini anlarsınız ve hem yaratan hem de seyirci olduğunuzu hissedersiniz. Her şey hem bariz hem de sürprizlerle dolu bir hale gelir… bu büyülü, harika ve gariptir.”
Neil Gaiman
En iyi yazının “samimi” yazılan yazı olduğunu belirten King, yazarlığın, hem yazan hem de okuyan kişilerin hayatlarını zenginleştirmeyi amaçladığını soyluyor. King’in yazma nedeniyse oldukça basit: “Sabah kalkmak, iyi olmak ve bir şeyleri aşmak. Mutlu olmak, anlatabiliyor muyum? Mutlu olmak.”
Stephen Hawking
“Yazarlık, yapıyorken başka bir şey yapıyor olmalıymışım gibi hissetmediğim tek eylem.”
Gloria Steinem
Fitzgerald azimli ancak uzun suren sağlık ve finansal sorunları yüzünden tükenmiş bir yazardı.
“Bir şeyler söylemek istediğiniz için yazmazsınız; yazarsınız çünkü söyleyecek bir şeyleriniz vardır.”
F.Scoot Fitzgerald