Bir kuş havalandı kalbimin derinliklerinden ve gökyüzüne uçtu.
Yükseklere uçtukça daha da büyüdü kuş…
Bir lokmaydı başta, sonra bir çayır kuşu, sonra kartal, sonra ise bir bahar bulutu gibi engin olup yıldızlı göklere yayıldı.
Kalbimin derinliklerinden bir kuş uçtu gözyüzüne… Uçtukça daha çok büyüdü, ama kalbimden ayrılmadı.
. . . . . .
Ey inancım benim, yabanıl gerçeğim, nasıl senin kadar yükseğe uçarım da görürüm insanlığın göğe yazılmış yüce benliğini?
Bu bendeki denizi nasıl sise çevirir, nasıl uzanırım seninle uçsuz bucaksız evrene?
Nasıl görür tapınaktaki tutsak oranın altın kubbelerini?
Nasıl esner meyvenin çekirdeği bir meyveyi daha kuşatacak kadar?
Ey inancım benim, o gümüş ve siyah parmaklıkların ardındaki zincirim ben, uçamam seninle!
Fakat sen havalanırsın gökyüzüne kalbimin derinliklerinden… Kalbimdir seni ellerinde tutan… Bu da mutlu olmama yeter zaten…


Kaynak: Haberci – Halil Cibran

zvr