Günlerimiz belirsiz zaman aralıklarıyla dolu… Düşüncelerimiz yaşamımıza yön verirken, saliseler arasında ki ince zaman çizelgesinde yer alan belirsizlik, ruhsal olarak insanlığı fazlasıyla tedirgin hale getiriyor. İnsan, bu psikolojik baskı halindeyken, birbirinden karmaşık sorularla zihnini meşgul ediyor. ” Ne yapmam gerek? ” tarzı sorularla, yapılması gerekenler farklı cevaplarla sıralanıyor. Bazen sorulan bir soru, belirsizliğin içerisinde “belirgin” adımlara yol açabiliyor. Belirgin adımlar, anlamlı günleri yani insan gözünde değerli bir zamanı oluşturabiliyor. Bu durum oldukça güzel fakat, yine de “acaba” kelimesi ve “doğru istikamette miyim?” sorusu, insan zihninde, belirsizlik sonucu oluşan düşüncelerden ayrılmıyor.
Tedirginlik, insanı mutsuzluğa iten ve hedefleri yok eden bir hastalıktır.
İnsan, zamanın belirsizliği içerisinde, ancak kendini gerçekçi bir şekilde mutlu hissettiği işleri yaparak ve attığı adımların; aklen,vicdanen doğru olandan yana olduğu taktirde tedirginlikten kurtulabilir.
Sonuç olarak insan ömrü pek uzun değil… Doğum ve ölüm arasında ki yaşanmışlıklar, belirsizliğin insana etkisi sonucu oluşturduğu adımların armağanıdır.
Hayat, belirsizlikleriyle insanı hep deneyimlere tabi tutmuştur. Deneyimlerse yeni belirsizliklere…
Bu hayatta önemli olan; henüz yaşamdan kopmamışken yani nefeslerimiz belirsiz zamana dahilken, yüreğimizde biriktirip, aklımızla birleştirdiğimiz güzel düşüncelerin oluşturduğu anlamlara yılmadan sarılabilmektir.
En önemlisi ise, oluşan bu anlamlar sayesinde, belirginleşen doğru inançların ve düşüncelerin etkisiyle belirsizliğin oluşturduğu tedirginliği yok edebilmektir.
Tedirginliğin yok olması sonucunda; huzura yakın, hüzne uzak olunabilir.
Tedirginliğin yok olması sonucunda; hedeflere tam inançla odaklanılabilir ve insan, inançlarıyla kavrulup, bilgiye daima aç kalabilir.
Tedirginliğin yok olması sonucunda; doğru olana her zaman yakın, yanlış olana ise her zaman uzak olunabilir.
Yani tedirginliğin yok olması sonucunda; hayatımızda mümkün olarak görmediğimiz seçenekler, mümkün olabilir.
Yaşamımızı anlamlarla dolu bir yaşama dönüştürebilmek, bilincimizin döngüsüne bağlıdır.
Bilincimizin döngüsü ise bize…
” Yaşanan her olay daima inanılanların sonucudur. İnançlara göre olaylarda değişimler gerçekleşir. “
Mert Altınsoy
Muhteşem bir düz yazı olmuş, yüreğine sağlık