İnsanların zihinlerine, yazdıkları kitaplarla ve bazı tekniklerle; yalan yanlış düşünceleri aşılayarak hükmeden şeytanın yandaşları, günümüzde baya bir türemiş durumdadır.
Fakat, insanın canını asıl sıkan taraf, bu şarlatanların sözlerine inanan insanlarında gereğinden fazla olmasıdır. Bir söylenilene inanmak için söylenileni gerçekçi bir şekilde sorgulamak gerekir.
Peki bu durum günümüzde nasıldır?
Çoğu insan; sorgulamadan, düşünmeye dahi gerek duymadan, şarlatanların söylediklerine inanıp; şarlatanların sergilediği birkaç numara, illüzyon sonrasında zihinlerini bu şarlatanlara teslim etmektedir.
Yazıktır günahtır, şarlatanların söylediklerine güvenip; dinden, imandan çıkan insan sayısının sayılamayacak kadar fazla olması insanlığa hakarettir.
İnsanın, basit illüzyonlar sonucunda zihnini ve ruhunu bu şarlatanlara satması, kendi potansiyelini aşağılamasından başka bir şey değildir. Hele ki çağımızda yüzlerce algı operasyonu ve oyun varken, bir duruma inanmadan önce sorgularda bulunarak dikkatli olmak gerekmektedir. Şeytana ruhunu satıp, şeytanın uşağı olarak insanları zehirlemek için elinden geleni yapan şarlatanların her yerde olduğu bir çağda, insanın, nefsine ve zihnine hakim olması gerekmektedir. Ayrıca bazıları vardır ki; bir dini kullanarak o dinde yer almayan bir durumu, o dine ait bir durummuş gibi insanlara sunup, insanları aldatmaya çalışır. Tabii, cahilliğinden ödün vermeyen kişiliklerse bu şarlatanların söylemlerinden taraf olur. Peki, yalan söyleyerek menfaatini sürdüren ruhsuzlar biter mi? Gerçekçi bir şekilde yorumlamak gerekirse, bitmeleri dünya yok olana dek mümkün değildir. Kimisi kitap yazarak; hayal dünyasında kurduğu var olmayan durumları insanlara pazarlamaya çalışır, kimisiyse illüzyonlarla insanların inançlarını zedelemeye ve zihinlerine fitne sokmaya çalışır. Şarlatanların söylemlerine inanmaktan vazgeçmeyen, sorgusuz bir biçimde zihinlerini aptallığa sürüklemeyi tercih eden insanların farkındalık kazanması gerekmektedir. Nasıl ki; uyumayı seçen bir insanın uykudayken iradesini doğru bir şekilde kullanabilmesi olanaksızsa, sorgusuz bir şekilde her söylenene inanan bir insanında zihnini doğru yönlendirebilmesi olanaksızdır. Zihnimizi; sorgularla, gerçekçi ve insanlığa yakışır, ahlaka uygun düşüncelerle donattığımız vakitte, doğru olanı fark etmemiz kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.
İnsanlık olarak, bütün bir halde bilinçlendiğimiz ve araştırmalarla gelişimi destekleyip, bilgiye önem verdiğimiz takdirde; günlerimiz daha huzurlu, daha mutlu, daha anlamlı ve daha aydınlık olabilir.
Gerçekleri ve yutturulmaya çalışılan her yalanı ancak bilinçli bir insan görebilir. Bilinçli bir insanı “şeytanın palavracıları” etkileyemez.
Bilinçli bir insan, tüm potansiyelini hangi yönde kullanacağını bilen ve gerçekleri görebilendir.
Bilinçlenen bir insanlık karşısındaysa; şarlatanların dünyadaki tek yeri ıssız lağımlar olur ve uydurdukları palavralarla birlikte lağımlarda çürümekten kurtulamazlar.
Sonuç olaraksa, insanlığa; anlamlı, temiz ve gerçeklerin savunulduğu bir dünya kalır.
İnsan, bilincini iyilikle ve gerçeklerle koruyabildiği sürece insandır.