Şu an kaçıncı nefesteyiz? Bu sorunun cevabını tam olarak net bir şekilde veremeyeceğimiz gibi, yalın olmayan hayatın, kaçıncı gizinde olduğumuzun da cevabı hep meçhul olarak kalacaktır.

İnsanlığın dünya üzerinde ki meçhul sürüklenişleri, insanı hep arayışta tutar. Keşfetmelerle, aydınlığa biraz daha yakın olmayı ve aydınlığın daim olmasını isteriz. Fakat çoğu insan, farkındasız bir yaşamı tercih eder ve her farkındasız insan, nesli gerilemeye maruz bırakır. Farkındasızlık, amaçsız bir yaşama yol açar.

Amaçsızlık, gelişimsizliği sağlar ve yaşama amacı belli olmayan insana her şey anlamsız gelir.

Amaçsız insanların kişiliğinde ki değer sistemi zamanla yok olur.

Peki, farkındalıklı bir yaşamı tercih etmiş bir insan amaçsız olabilir mi?

Farkında olarak yaşamayı tercih eden insanlar, yaşamlarını anlamlı hale getirebilmek için sürekli bir çaba içerisinde olurlar. Amaçları, kişiliklerinde bulundurdukları değerler sistemine göre şekillenir.

Birde değeri değersizleştiren kişilikler vardır. Bu kişilikler, genel olarak hayattan yakınır ve hayat bu insanların zihninde süreklilikle anlamsızlaşır. Hiçbir şeyden zevk alamazlar, huzursuzluklarıysa hazsızlıklarının cabasıdır.

Ayrıca, değeri değersizleştiren kişilikler arasında, başka insanların hayallerini yaşayanlarsa oldukça fazladır.

Bu insanlar, yaşamın kısalığının farkına varamazlar ve sahip oldukları her şeyi bir “hiç” olarak görürler.

Sahip olduklarından kastım; sahip oldukları maddeler manasında değil, hayatlarına dahil olan her şeydir.

Bu duruma örnek verecek olursak; genel olarak, bir insanın, bir yakını vefat ettiğinde “keşke” kelimesi fazlasıyla yakınmalarda yer alır. 

Yaşarken değeri bilinmeyen bir insanın öldüğünde değerinin bilinmesi, ne utanç verici bir durumdur!

Değerlerin değerinin bilinmesi için illa bir vakanın oluşması mı gereklidir?

İlla üzücü bir olayın yaşanması mı gereklidir?

İnsanlık, farkındasız ve hissiz bir yaşamdan vazgeçmemekte neden bu kadar direnir?

Farkındalıklı olarak değerleri koruyan,gelişime önem veren ve huzursuzluklara yol açan her tür saçmalığı yaşam döngüsünden yok eden bir insan olmak çok zor olmamalıdır.

Ölüme doğru olan bu yolda, aldığımız her nefesin bir anlamı olmalıdır.

Ölüme doğru olan bu yolda, aldığımız her nefeste “İnsan” sıfatını tam anlamıyla karşılamak gereklidir.

“İnsan” sıfatını tam anlamıyla karşılamak içinse;

vicdanın oluşturduğu ahlaki değerlerle ilerlemek ve doğruları her zaman savunup, gerçeklerle bütünleşmek gerekir.

 

Mert Altınsoy

zvr